Yalnız Ardıç'lara.
Yalnız Ardıç'lara..
Bir şiir dizesinde aidiyetimi bulacağım hiç aklıma gelmezdi. Derinlerde en derinlerde bulmak bazen kendini. Sonra o derinden tekrar yüzeye çıkmak ve herkesle her şeyle yeniden hayata devam etmek. İşte tam da bu hali eğreti bir bakışla tanımlıyordu şair. Şöyle diyordu: "Gözün savrulmuş birini arıyor, o yüzden eğretisin her durakta. Bu eğreti bakışı da savruluşu da ancak yaşayan tanıyabiliyor. İnsanın alın yazısında bir nişane belki de bu, kalbiyle görenlerin duyduğu.
Uzun yolların beni çağırdığı bir günde yine yollardayım. Yolda doğmuşum ve oluş sancılarım da yoluma dahil. İç sesimi dinleyerek ilerliyorum. Kendi içimden, içime doğru. Hep aynı mekan. Sahil yalnız ardıç ve ben. Üçümüz birbirine aşina olan yabancılarız. Hayat sakin bir melodi hissiyle devam ediyor. Grilikler bir bir siliniyor. Geç'enden geçiliyor günden güne. Yalnız ardıcın la! deyişine kulak veriyorum. Beykozdayım ve hep ilgimi çeken o ağaç. Etrafında hiç ağaç kalmamış. Kendini tutan birkaç destek bulunsa da dimdik karşımda duruyor. Gözümle selamlıyorum. Ona çok özeniyorum. İnsan ağaca özenir mi? Özenir işte. O, benim için Sezai Karakoç Üstadın deyişiyle emanetin ruhunu çaldırmamış bir duruş, bir eylem çağrısı, yaşamak ağrısıyla kuşanan.
Gerçek bir devrimci mi görmek istiyorsun?
İşte burada gerçek bir devrimci var; Yalnız Ardıç.
Tüm devinimi kendi içinde ama gölgesini kimseden esirgemez. Tek başına ve dimdik!
Eşhedü der ben şahidim!
Gerçek bir devrimci gibi dimdik!
Duruş meselesi. Ne olursa olsun, derdinin ve davasının peşini bırakmayan. Gözüne koltuk tozu kaçmadan bu dünyanın debdebesine kulaklarını tıkamış. Duruşuna hiç grilik katmamış.
Benzer miyiz böylesine. Ardıç bu duruşu bize anlatır mısın? Bahseder misin la! deyişinden bize?
Bütün devinimi kendi içinde olmak dizesine takılıyor aklım. Onca fırtınayı kendi içinde koparmak.. Savruluşunu yaşarken bile dimdik olmak..
Ondan öğrendiğim bir duruş var. İlk çalkantıda yıkılmayan bir duruş. Kendine ve sonsuzluğa şahit bir duruş. Vazifedarlığını bilen ve liyakatini kaybetmeyen bir duruş. Evet tam da bu.
bu devrimci duruşumla bütün evreni selamlıyorum.
Şiirin hangi dizesinde kaybolacağımı şaşırıyorum. İnsanı kendine getiren, onu ruhi çalkantıdan çıkaran bir sadası var. Hüzün her ne kadar hayatın içinden olsa da biz müslümanız ve orada kaybolamayız. Ya bir yol buluruz ya bir yol açarız. La! deriz. Durmayız.
Yazımı Kıymetli Pakdil Üstadın selamıyla bitirmek ve ruhuna bir Fatiha okuyarak sonlandırmak istiyorum.
*herkes ve her şey de şahit olsun ki,bu devrimci duruşumla bütün evreni selamlıyorum.
Hû.
Fon: Tekfurun Kızı/Furkan Özdemir.
Yorumlar
Yorum Gönder